Var Olma Nedenimiz Peygamberimiz Mi?
Âlemlerin peygamberimiz için yaratıldığına dair halk arasında oldukça yaygın bir inanç vardır. Birçok uydurmanın girmiş olduğu sahih kabul edilen hadis kitaplarına dahi girememiş olmasına rağmen oldukça meşhur olan bir inançtır. Söz konusu bu hadis kabulüne göre Allah’ın peygamberimize: “Sen olmasaydın, bu kâinatı yaratmazdım” dediği iddia edilir. Birçok ilahiye, dini içerikli kitaba ve mevlid türünden metinlere girmiş bir inançtır. Önemli hadisçilerin büyük bölümü tarafından bile itibar edilmemesine rağmen çok yaygın bir rivayet olarak aktarılmıştır. Söz konusu bu iddianın daha da yakışıksız ve sıkıntılı olan kısmı, bu sözün peygamberimize isnat edilmek üzere rivayet edilen birçok sözden farklı olarak doğrudan Allah’a söyletilmiş olmasıdır. Dolayısıyla iddia ettikleri şey, Allah’ın kelamı gibi sunularak, daha da büyük bir iftira edilmiştir.
Oysa bu türden iddialara inanan insanlar, muhtemelen Allah’ın bunca apaçık ayetini hiçe saydıklarının farkında değiller. Kur’an’da:
“Ben, insanları ve cinleri bana kulluk etmeleri için yarattım.
(Zariyat Suresi 56)
denilmesine ve yine ayetlerde:
“Hanginizin daha güzel iş yapacağını belirlemek için sizi imtihana çekmek üzere ölümü ve hayatı yaratan O’dur…”
(Mülk Suresi 2)
şeklinde var oluş amacımıza yönelik açıklamalar yapılmasına rağmen bu türden iddialarda bulunmak, Allah’ın ayetlerini hiçe saymaktır. Aynı uydurmanın Hıristiyanlıkta Hz. İsa için yapıldığını görüyoruz: “Yerde ya da gökte ilah diye adlandırılanlar varsa da -nitekim pek çok “ilah”, pek çok “rab” vardır- bizim için tek bir Tanrı Baba vardır. O her şeyin kaynağıdır, bizler O’nun için yaşıyoruz. Tek bir Rab var, O da İsa Mesih’tir. Her şey O’nun aracılığıyla yaratıldı, biz de O’nun aracılığıyla yaşıyoruz.” (1. Korintliler 8. Bölüm 5-6). Kur’an, peygamberimiz ile ilgili olmadık iddialarda bulunanları uyarır:
“Muhammed yalnızca bir elçidir; ondan önce de elçiler gelip geçmiştir…”
(Ali İmran Suresi 144).
Nur-u Muhammedi Ne Demektir?
Bu da halk arasında özellikle tarikat ve tasavvuf çevrelerinde oldukça yaygın olan inançların başında gelmektedir. Temelde, Hz. Âdem’den de, her şeyden de önce peygamberimizin nurunun yaratıldığı tezine dayanmaktadır. Bu inanca göre ilk yaratılan şey peygamberimizin nurudur ve geri kalan her şey o nurdan yaratılmıştır. Bu inanç da tam anlamıyla Kur’an’a aykırı bir iddiadır. Her şeyin peygamberimizin nurundan ve peygamberimiz için yaratıldığını söylemek Allah’a iftira etmektir. Allah Kur’an’da peygamberimize şöyle söylemesini buyuruyor:
“Ben peygamberlerin ilki değilim; kendime de size de ne yapılacağını asla bilmiyorum; ben sadece (vahyi) olduğu gibi beyan eden bir uyarıcıyım.”
(Ahkaf Suresi 9).
Peygamberimiz ilk peygamber olmadığı gibi ilk yaratılan da değildir. Kur’an bize göklerin ve yerin nurunun Allah olduğunu söylüyor:
“Allah, göklerin ve yerin nurudur…”
(Nur Suresi 35).
İnsanlar Allah’ın ayetlerini hiçe sayarak her şeyin peygamberimizin nurundan yaratıldığını iddia etseler de Allah açık bir şekilde söylemektedir bize:
“Ben onları ne göklerin ve yerin yaratılışına tanık kıldım; ne de kendilerinin yaratılışına; ayrıca, (insanları) yoldan çıkaran bu (varlıkları) kendime hiçbir şekilde yardımcı edinmiş de değilim.”
(Kehf Suresi 51).
Bu türden asılsız iddiaların Hıristiyanlıkta Hz. İsa’ya da isnat edildiği görülmektedir. Yuhanna İncili’nde şu ifade yer alır:
“Ben dünyanın nuruyum”
(Yuhanna 8/12).
Peygamberimiz Kâinatın ve İnsanlığın Efendisi Midir?
Halk arasında oldukça yaygın olan, sıklıkla okunan mevlid şiirinde de geçen ve birçok camide de vaaz edilirken kullanılan bir ifadedir peygamberimizin kâinatın ve insanlığın efendisi olduğu iddiası. Öncelikle bunu iddia eden insanların Kur’an ayetlerini dikkate almadıklarını söylemek gerekir. Bu ifade maksadını aşan bir ifadedir. Kur’an ayetleri peygamberimizi “âlemlere rahmet” olarak tanımlar. Bu son derece önemli ve şerefli bir tanımlamadır. Bunun üzerinde tanımlamalar doğru değildir. Efendi kelimesinin yaygın olarak kullanılan Arapça karşılığı Rab’dır. Her ne kadar bu ifade, inananların önemli bir kısmı tarafından peygamberimizi Allah’ın yerine koymak maksadı ile söylenmese de, farkında olunmadan “Kâinatın Rabbi Peygamberimiz” manasına gelebilecek türden bir şey söylenmektedir. Kur’an bu konuda çok açık uyarıda bulunur:
“O, size melekleri ve peygamberleri Rabler edinmenizi emretmez. Siz Müslüman olduktan sonra, size kâfir olmayı mı emredecek?”
(Ali İmran Suresi 80).
Dolayısıyla bu konuda kullanılan ifadelerde dikkatli ve titiz olmak gerekir. Daha önce de dikkat çekildiği gibi bir rivayette kendisine bu şekilde hitap edenlere peygamberimizin karşı çıktığı iddia edilmiştir: “Beni Amir heyetiyle Resulullah’ın yanına gitmiştik. ‘Sen bizim efendimizsin!’ diye hitap ettik. ‘Efendi, Allah’tır!’ buyurdular. Biz: ‘Fazilette en ileride olanımız, mertlikte en başta gelenimizsin!’ dedik. Bize: ‘Söylediğinizin hepsi bu veya buna yakın bir söz olsun. Şeytan sizi (mübalağalı metihlerde) koşturmasın’ buyurdular.”[1]
Muhtemelen Kur’an’ın en fazla okunan ve tekrarlanan suresi Fatiha suresidir. Hem Kur’an’ın ilk suresi hem de Kur’an’ın üzerinde ısrarla durduğu tevhit inancının bir özetidir. Fatiha suresinin ikinci ayeti: “Övgü âlemlerin Rabbi olan Allah’adır” şeklindedir. Yani Kur’an bize âlemlerin Rabbinin Allah olduğunu söylemektedir. Buna rağmen yalnız Allah’a ait olan bir ifadenin peygamberimiz için kullanmak hem Allah’a hem de peygamberimize yapılmış bir iftiradır. Peygamberimiz, Allah’ın kulu ve elçisidir. Ayetler, benzer hataları, daha önce kendilerine kitap verilmiş olanların da yaptığına dikkat çeker:
“Onlar, hahamlarını ve rahiplerini Allah’tan ayrı rabler edindiler. Meryem oğlu Mesih’i de öyle. Oysa kendilerine yalnız tek ilah olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmişti. O’ndan başka ilah yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir.”
(Tövbe Suresi 31).
Kur’an, Allah’ın ayetlerini tebliğ eden peygamberimizin kâinatın da diğer insanların da efendisi olduğunu söylemediği gibi aksine peygamberimiz için “arkadaşınız” ifadesini kullanmaktadır:
“De ki: ‘Size, bir tek şey öğütleyeceğim: Allah için ikişer ikişer, teker teker kalkın, sonra da iyice düşünün!’ Arkadaşınızda delilikten eser yok! O, şiddetli bir azap öncesinde sizi uyaran bir kişiden başkası değil.”
(Sebe Suresi 46).
“Düşünmediler mi ki arkadaşlarında hiçbir delilik yoktur, o apaçık bir uyarıcıdır?”
(A’raf Suresi 184).
Yine peygamberimiz ile ilgili olarak “sizden biri”, “içinizden biri” ifadesinin kullanıldığını görmekteyiz.
“Korunmanız, rahmet bulmanız için sizi uyarmak üzere sizden/içinizden biri (bir adam) aracılığıyla Rabbinizden bir öğüt/hatırlatıcı gelmesine şaştınız mı?”
(A’raf Suresi 63).
Peygamberimiz insanlığın efendisi değil, tüm insanlara gönderilmiş, sadece Allah’a kulluk eden ve Rabbinden gelen ayetlere inanan ümmi bir peygamberdir:
“De ki: Ey insanlar! Ben sizin hepinize Allah’ın gönderdiği elçisiyim. Göklerde ve yerde hâkimiyet O’na aittir. O’ndan başka ilah yoktur. Hayat veren ve öldüren O’dur. Siz Allah’a ve ümmi olan (kendisinden önceki kitaplardan bilgisi olmayan) resulüne inanın. O resul de Allah’a ve O’nun sözlerine inanır. O’na uyun ki yola gelesiniz.”
(A’raf Suresi 158).
[1] Ebu Davud, Edeb 10, (4806).