Kur’an’a Uyan, Peygamberine De Uymuş Olur

Kur’an’a Uyan, Peygamberine De Uymuş Olur

Din adına sadece Kur’an’a uymak aynı zamanda peygamberimize de uymak demektir. Peygamberimiz din adına sadece Kur’an’a uymuş ve onunla amel etmiştir. Peygamberimiz Kur’an dışında herhangi bir şeyi dinselleştirmediği gibi böyle bir yetkisi de yoktur. “Peygamberimiz Kur’an dışında bir şeye uymayacağına göre o halde peygamberimizin davranışlarını taklit etmek Kur’an’a uymaktır” söylemi doğru değildir. Çünkü Kur’an’da hiç olmamasına rağmen peygamberimiz tarafından yapıldığı iddia edilerek dinsel bir gereklilik haline getirilmiş yüzlerce şey vardır. Kur’an vahyedildiği günkü gibi hiçbir müdahaleye maruz kalmadan günümüze kadar gelmiştir. Kur’an’da peygamberimize emredilen şey açıktır:

“Sen, sana vahyedilene (Kur’an’a) sımsıkı sarıl, çünkü sen doğru yoldasın. Ve şüphesiz o (Kur’an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız.”

(Zuhruf Suresi 43-44).

Peygamberimizin sımsıkı sarılması gereken ve hesap günü sorumlu tutulacağımız söylenen kitap Kur’an iken, gerçek anlamda peygamberine uymak isteyen birinin, peygamberinin uyduğu dışında bir yol izlemesi düşünülemez.

Rivayetleri eleştirdiğinizde kimi zaman “Kur’an da rivayettir” şeklinde itiraz edilmekte ve Kur’an, rivayetler ile aynı değere indirilmektedir. Bu söylem son derece çirkin ve rivayet kültürü ile gelen uydurmaları kurtarmak uğruna Kur’an’a yapılmış bir saygısızlıktır. Kur’an’ı baştan sona samimiyetle okuyan biri, rivayet olarak gelen şeyler ile farkını açık bir şekilde görebileceği gibi bizzat Kur’an’ın kendi içinde Allah’tan geldiği ve korunmuş olduğu ile ilgili pek çok delil olduğunu da görebilir. Oysa rivayetler böyle değildir. Peygamberimize isnat edilen şeylere uymakla peygamberimize uyulmuş olunmaz. Resulün yolu, Kur’an yoludur. Ahlakı, erdemi ve sahip olduğu tüm güzide örneklikleri tamamen Kur’an’dandır. Peygamberimiz bir anlamda Kur’an’ın hayat bulmuş halidir.

Şayet Kur’an insan sözü olsaydı nasıl olacağının en güzel göstergesi, peygamberimiz üzerinden uydurulmuş hadislerdir. Çünkü sahih kabul edilen kitaplarda yer alan pek çok hadis, hem Kur’an ile hem yine sahih kabul edilen aksi yöndeki hadisler ile hem de insan aklı ve yaratılışı ile çelişmektedir. Şayet hadisler kaynak olarak alınacaksa aynı kaynaklarda dinin tek kaynağının Kur’an olduğu, peygamberimizin sadece Kur’an’a uyduğu ve ümmetine miras olarak sadece Kur’an’ı bıraktığı ile ilgili hadisler de vardır. Tabi her zamanki gibi dini, Allah’ın ayetlerinden değil de rivayet kültüründen öğrenen kişiler, sadece işlerine gelen hadisleri dikkate almaktadırlar.

Farz Ayrı, Sünnet Ayrı Mı?

Kur’an’da Allah’ın emirlerinden oluşan farzlar ve resulünün uygulamalarından oluşan sünnetler olarak ikili bir ayrım yoktur. Kur’an ayetlerinde geçen her uygulama, aynı zamanda peygamberimizin sünnetidir. Ne bir eksik ne de bir fazla. Daha önce de vurgulandığı üzere peygamberimizin Kur’an’a uygun olmak kaydıyla kişisel birtakım tercihleri olmuş olabilir. Ancak bunlar adı üstünde kişisel tercihlerdir. Geneli bağlayıcı, yani dini bir yönü bulunmamaktadır. Söz konusu rivayetler şayet Kur’an’ın ruhuna uygunsa dileyen bunları da örnek alır. Allah bunca ayetinde gerekli olan her bilgiyi en ince ayrıntısına kadar en güzel şekilde açıklıyorken, şayet farz ve sünnet birbirinden ayrı iki din kaynağı olsaydı hiç şüphesiz bu durum Kur’an’da açıklanırdı.

Şayet böyle ikili bir ayrım olsaydı açık bir şekilde “Allah’ın emrettiği farzlar ve resulünün sünneti üzerinize yazılmıştır. Kim gerçek anlamda iman etmek istiyorsa hem Allah’ın farzlarını hem de resulünün uygulamalarını yerine getirsin” şeklinde bir ayet olması gerekmez miydi? Oysa bu şekilde tek bir ayet yoktur ama sadece Allah’ın hükümlerinin geçerli olduğu ve resulünün de bu hükümlere göre hareket ettiğine dair onlarca ayet vardır. Ayetlerden her kul gibi peygamberimiz de sorumludur. Allah’ın emirlerini en güzel şekilde yerine getirmek ile mükelleftir. Tüm peygamberler tebliğ etmek üzere kendilerine vahyedilen dini doğrudan vahiyden öğrenirler. Peygamberlerin de tüm insanların da öğretmeni vahiydir. Yani bir anlamda herkes vahyin talebesidir. Peygamberler ayetleri en güzel şekilde içselleştirip bizzat uygulayarak vahyin örnek modeli olurlar.

 

Kaynak: Allaha Öğretilen Din

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir