Cihad Kavramı Üzerine

Cihad Arapça “mücadele” kökünden gelir ve güncel Türkçede çoğunlukla “İslam uğruna savaşma” anlamında kullanılır. Klasik İslam anlayışında bu mücadele sadece savaşa indirgenmiştir. Peki nedir Cihad, amacı nedir? Kuran,
Furkan suresi 52. ayetinde:
Madem ki, yalnız seni gönderdik. O halde kafirlere uyma ve bununla (Kur’an ile) onlara Cihad et, büyük Cihad!
buyurmaktadır. Bu ayet nübüvvetin 5. yılında inmiştir. Hepimizin malumudur ki ilk savaş Bedir savaşıdır ve bu savaş 614 yılında yani nübüvvetin 14. yılında gerçekleşmiştir ve bu savaşları karşılayan kelime de ‘Cihad’ değil ‘Kıtal’ dir.
Peki bedir savaşından önce Furkan 52 de bahsedilen ‘Büyük Cihad’ ne anlama geliyor, mücadele anlamına gelen Cihad neyle mücadele etmektir? bu soruların cevabını nübüvvetten Bedir’e kadar geçen zamanı inceleyerek bulmak mümkündür. Resulullah kalk örtüsüne bürünen vahyini aldığından beri insanları Allah yoluna davet etmiş, beşerlerin çıkardığı kanunlara, gelenek görenek, örf adet, ticaret ve çıkarlara göre oluşturulmuş yönetim biçimlerine karşı çıkıp Allah’ın hükmü ile hükmetmeyi ve egemenliği salt Allah a has kılmayı sağlamak için çalışmıştır. bu uğurda şehitler verilmiş, türlü eziyetler ve işkencelere maruz kalınmıştır. Bütün bu olumsuzluk ve engellemelere rağmen Resul ile onun işaret ettiği hak yoluna kanalize olanlar var güçleriyle fetihlerine devam etmişlerdir. Nedir bu fetih? Kuran’ın Büyük Cihad diye tabir ettiği şey kuşkusuz yürek fethidir. Evet en büyük fetihler kılıçla değil sözle gerçekleşir. Sözün muhatabı da toprak değil yürektir.
Resulullah Medine’ye hicret ettiğinde Medine’yi gasp ederek oradaki insanları İslam’a zorlamadı. istenerek oraya gitti ve oradaki yaşantısı ve uygulamalarıyla Ensar İslamı tanıdı ve intisap etti. Bu davranışın temelinde yine Allah’ın yumuşak ol emri vardı. (3/159) Osmanlı kılıçla aldığı yerlerdeki tebaya İslamı dayatmadı. Çeşitli vergiler alınarak kendi dinlerini yaşamada onları özgür bıraktı. Çünkü Kuran dayatmayı emretmiyor. Dinde zorlama olmadığını Kuran bizlere:
Bakara Suresi 256. ayetinde:
Doğruluk ile sapıklık birbirinden kesinlikle ayrılmıştır. Kim Tağut’u, azgınlığı reddederek Allah’a inanırsa kopması sözkonusu olmayan, sapasağlam bir kulpa yapışmıştır. Hiç kuşkusuz Allah herşeyi işitir, herşeyi bilir.
ayeti ile belirtmektedir. buradan da anlaşılıyor ki cihad kıtalden kesin bir biçimde ayrılmıştır. Bu bilgiler ışığında cihad Allah yolunda Rıza-i İlahiyeyi kazanma adına yapılan her şeydir demek yanlış olmaz.
İnsan ile Allah arasındaki tüm engelleri kaldırmak cihadın alanına girer. Peki insan ile Allah arasında duran şey mevcut kanun, devlet, medya, kendilerini mümin diye tarifleyen gruplar ve hatta kişinin kendiyse?
Bakara Suresi 190. ayetinde:
Sizinle savaşanlar ile siz de Allah yolunda savaşın. Fakat ölçüyü kaçırmayın, saldırgan olmayın. Çünkü Allah ölçüyü elden bırakan saldırganları sevmez.
Burada bahsedilen sadece fiili savaş mıdır yoksa İslamı engelleyen, hür düşünme ortamını baskılayan her düşünce, ideoloji, siyasi güç ve kişi midir? cihadın iki kanadı vardır. Biri tebliğ diğeri ise harekettir. Tebliğ ideoloji ve inançlarla mücadele eder. Hareket kısmı ise Allah’ın dinini ona has kılmak için yapılacak her türlü fiili eylemdir. Herhangi biri İslamı seçmek için zorlanmamalı yalnız o birinin seçim yapma özgürlüğünü elde etmesi için gerekli ortam da sağlanmalıdır. Seçim yapılan yerde kıyas vardır kıyas olabilmesi için iki görüş ve ya nesnenin var-olması şarttır. Eğer bir yerde seçim yapılabilecek unsurlar yoksa orada dayatma vardır. dayatma ile yapılan şey ne olursa olsun ehemmiyetsizdir. İran’da uygulanan şeriatı bu dayatmanın İslami yansıması olarak örnekleyebiliriz.
Seçim yapılacak ortamda seçilecek olan şeylerin argümanları açık ve net olarak ortaya konulması ve onu seçecek olanın da herhangi bir baskıya maruz kalmaması esastır. Bu şartlar sağlanamadığı durumlarda yapılan seçim neyle alakalı olursa olsun hak olmaktan çıkar. İşte ilk etapta mümine düşen kişinin seçim yapabilmesi için gereken ortamı kendine ve kişilere sağlamaktır. Bu uğurda yapılan her şey de cihattır. Bu ortam sağlanıldığı taktirde müminin inandığı ve ona emredildiği gibi yaşayıp o nispetle amel etmekte cihadın gerekliliklerindendir.