Allah İle Arana Kimseyi Sokma

Allah İle Arana Kimseyi Sokma

Kimi tarikat ve cemaat yapılanmalarındaki insanların önemli bir kısmı, kendince kutsadıkları ve “Allah dostu” kabul ettikleri kişileri Allah ile aralarına sokuyorlar. Hatta Yahudi ve Hıristiyanların din adamlarını rab edinmeleri gibi bir anlamda rab ediniyorlar onları. Oysa İslam dininde yalnız Allah’a kul olunur, tövbe yalnız Allah’a yapılır, gerçek dua birilerinin üzerinden değil doğrudan Allah’a edilendir. Şayet bir kişi gerçekten gönülden Allah’a bağlanmış ve kendini Allah yoluna adamış samimi bir inanansa kendini diğer inananlardan farklı görmez, kendini yüceltenlere ve önünde yerlere kapananlara izin vermez, eylemleri, sözleri ve samimiyeti ile insanları kendine değil, Allah’a çağırır. Dünya malına, güce ve makam sevdasına düşmez.

Gerçek anlamda inanmış biri, şeyhleri ya da efendi edinilen kimseleri Allah ile arasına sokmamalıdır. Onlar aracı kılınarak Allah’a yaklaşılmayacağını, aksine araya sokulan kişiler sebebiyle Allah’tan uzaklaşılacağını bilmelidir. Bu şekilde dosdoğru yoldan sapılacağını görmelidir. Efendi edindikleri adamların karşısındaki Müslüman’a yakışmayacak hallerini ve o kişiye söylenenleri görünce hayrete düşüyor insan. Peygamberimiz böyle miydi? O “mübarek zat” saydıkları kişiler de onların karşısında ezilip büzülen insanlar gibi sıradan biri. Tövbe yalnız Allah’a yapılır, oysa bunlar onlardan tövbe alıyorlar. Dua yalnız Allah’a edilir, o kişileri Allah ile aralarına aracı kılıyorlar. Şayet bu insanlar ihlaslı ve dürüst olsalar, kendilerine bu kadar kutsallık atfedilmesine karşı çıkarlardı. Oysa belli ki durumlarından gayet memnunlar. Gücün, kudretin ve hürmetin büyüsüne kapılmış biri, haliyle kendini çok özel sayar. Kur’an bize tövbeleri ancak Allah’ın kabul edeceğini söylüyor:

“Onlar bilmiyorlar mı ki, gerçekten Allah kullarından tövbeleri kabul edecek ve sadakaları alacak olan O’dur. Şüphesiz, tövbeleri kabul eden, esirgeyen O’dur.”

(Tövbe Suresi 104).

Allah’ın ayetlerinden habersiz oldukları için Allah’a yapacakları duayı evliya kabul ettikleri kişiler üzerinden yapıyorlar. Çoktan ölmüş, bu dünyadan göçmüş kişilerden medet istiyor, onları aracı kılıyorlar. “Dua evliya üzerinden yapılırsa, tövbe evliya üzerinden alınırsa daha etkilidir. Sen günahkârsın, Allah senin duanı dikkate almaz ki” diyorlar. Allah’tan bir yetki mi almışlar? Allah kimin duasını kabul edip etmeyeceğini, kimi dikkate alıp almayacağını bu kişilere mi bildirmiş?

Kur’an uyarıyor bizi:

“Kıyamet gününe kadar kendisine cevap veremeyecek birilerine, Allah’ın berisinden yalvarıp durandan daha sapık kim vardır? Ve o yalvardıkları, onların yakarışından habersizdirler.”

(Ahkaf Suresi 5).

Allah’ın kulları Allah’ın rahmetinden ümit kesmiş gibi Allah tarafından yaratılmış, kendileri gibi sıradan insanlardan rahmet ümit ediyorlar. Bakın ne söylüyor Kur’an:

“Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme olarak… O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın. Rabbinizden size indirilene uyun; O’nun berisinden birtakım velilerin ardına düşmeyin! Siz ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!”

(A’raf Suresi 2-3).

Gerçekten de insanlar çok az düşünüp öğüt alıyorlar. “Ben yapışayım da bir Allah dostunun eteğine onun vesilesi ile gireyim cennete” dercesine bu kişilere bağlanıyorlar. Peki, bu insanların gerçekten de Allah dostu olduklarının göstergesi nedir? Böyle bir ölçü mü var elinizde? Belki de insanın mahallesindeki kendi halinde, imanlı, saf ve ihlaslı bir teyze bütün bu evliya kabul edilenlerden daha yakın biridir Rabbine. İnananları tevhitten uzaklaştıran, duygularını istismar eden ve kendine birtakım insanüstü özellikler atfeden ya da bunun yapılmasına müsaade eden kişilerin hesapları çok ağır olacak.

Şu an hayatta olan ve “Allah dostu” ve “Çok mübarek insan” kabul edilen cemaat ya da tarikat liderlerinin çıkıp tüm kamuoyu önünde: “Ben de tüm inananlar gibi Allah dostu olmaya aday, sizler gibi günahları olan, sıradan biriyim” demeleri gerekmez mi? Bunu demedikleri ya da çoğu zaman riyakârlık içinde sahte tevazu gösterileri yaptıkları gibi bu şekilde anılmak işlerine geliyor belli ki. Çünkü ancak bu şekilde anılarak etraflarına insan toplayabilir, maddi manevi destekler alabilir, kendisine bağlananlar sayesinde oluşan oy potansiyeli ile siyasilerin iştahını kabartabilir ve bu sayede güce ve iktidara ortak olabilirler.

Durum böyle olunca, doğrudan Allah ile ya da peygamberimiz ile görüşenlerden geçilmiyor ortalık. Kerameti kendinden menkul kimi tarikat lideri ve şeyhler o denli yüceltilip kendilerinin dahi hayal edemeyecekleri öyle yerlere konuluyorlar ki, yaptıkları ve söyledikleri şeyler ne kadar saçma olsa da sorgulanmıyor ve hep bir hikmet aranıyor. Adam herkesin önünde bir kenara oturup uyuyor, etrafına toplanmış yüzlerce insan da kıpırdamadan bu kişiye bakıp kendinden geçiyor. “Şu an ne yapıyor?” diye sorsanız, “Mana âleminden besleniyor” diyecekler. Bir şey ne kadar anlaşılmaz, gizemli ve sırlı bir havada sunulursa çekici geliyor bazı insanlara. Kur’an’ın, ona inananlar nazarında gerekli itibarı görememesinin nedeni, bu kadar açık ve net bir Kitap olması demek ki!

 

Kaynak: Allaha Öğretilen Din 

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir