Elçiye Kuran Dışında ”Zikir” Adında Bir Vahiy Verilmiş midir?

Elçiye Kuran Dışında ”Zikir” Adında Bir Vahiy Verilmiş midir?

Yanlış İddia 3

 

Elçiye Kuran dışında “Zikir” adında bir vahiy verilmiştir. Bu gizli vahyin amacı  elçiye Kuran hakkında daha detaylı bilgi ve açıklama sağlamaktır. Nahl Suresi 44. ayet bu durumu kanıtlar.

 

Düzeltme 3

Bahsedilen ayetin tercümesi şu şekildedir:

 

“Senden önce de kendilerine vahiy ettiğimiz kişilerden başkasını peygamber olarak göndermedik. Eğer bilmiyorsanız, bilenlere sorun. Açık delillerle, kitaplarla gönderdik. Sana da bu hatırlatıcıyı (Zikir’i) vahiy ettik ki, kendilerine indirileni insanlara bildiresin de derin derin düşünebilsinler.”

(16 Nahl Suresi 44. Ayet)

 

Yukarıdaki ayette hatırlatıcı olarak tercüme edilen “Zikir” kelimesinin Kuran boyunca hangi anlamda kullanıldığına bakalım:

 

“İşte bu sana ayetlerden ve hikmetlerle dolu Zikir’den okuduğumuzdur.”

(3 Ali İmran Suresi 58. Ayet)

 

“Bir kitaptır bu; sana indirildi, onunla uyarıda bulunasın diye ve inananlar için bir öğüt ve düşündürme (Zikir) olarak… O halde, bundan dolayı göğsünde bir sıkıntı olmasın.”

(7 Araf Suresi 2. Ayet)

 

“Sen, bu tebliğin için onlardan bir ücret istemiyorsun. O, bütün âlemler için bir hatırlatmadan (Zikir’den) başka şey değildir.”

(12 Yusuf Suresi 104. Ayet)

 

“Dediler ki: ‘Ey kendisine hatırlatıcı (Zikir) indirilmiş olan, sen bir delisin.  Doğru sözlü isen bize melekleri getirsene.’ Biz melekleri ancak belli bir amaç için göndeririz, o zaman da kimseye süre tanınmaz. Kuşkusuz hatırlatıcıyı (Zikri) biz, evet biz indirdik ve onu koruyacak da elbette yine biziz.”

(15 Hicr Suresi 6-9. Ayetler)

 

“Bu, kutsal bir hatırlatıcıdır (Zikir’dir) ki, onu indirdik. Yoksa siz onu inkâr mı ediyorsunuz?”

(21 Enbiya Suresi 50. Ayet)

 

“Biz o peygambere şiir öğretmedik. Şiir ona yaraşmaz da. Ona vahiy edilen, bir hatırlatıcı (Zikir) ve apaçık bir Kuran’dan başka şey değildir.”

(36 Yasin Suresi 69. Ayet)

 

“Onlar, o hatırlatıcı (Zikir) kendilerine geldiğinde inkâr ettiler. Halbuki o, eşsiz yücelikte bir Kitap’tır. Bâtıl ona, ne önünden gelebilir ne de arkasından. Bilge olan ve çok övülen Allah’tan bir indirmedir o.”

(41 Fussilet Suresi 41-42. Ayetler)

 

“Sen, sana vahiy edilene sımsıkı sarıl! Hiç kuşkusuz, sen, dosdoğru bir yol üzerindesin. Gerçek şu: Bu Kuran sana ve toplumuna elbette ki bir hatırlatıcıdır (Zikir’dir). Bundan sorumlu tutulacaksınız.”

(43 Zuhruf Suresi 43-44. Ayetler)

 

Yukarıdaki ayetler gösteriyor ki “Zikir”, Kuran dışında bir vahiy değildir. Birçok başka ayette de Zikir’in, Allah’ın Kitap’ını tanımlayan bir ifade olarak kullanıldığına tanıklık ediyoruz.

Zikir’in hangi anlamda kullanıldığını gördük. Şimdi Nahl Suresi’nde (16:44) geçen bir diğer ifadeye yoğunlaşalım:

 

kendilerine indirileni insanlara bildiresin”.

 

Geleneksel din yorumcularına göre Zikir, peygambere indirilmiş özel bir vahiydir ve elçi onunla insanlara Kuran ayetlerini açıklar. Dolayısıyla bu kişilere göre Zikir, Kuran’ı açıklayan detaylar içerir. Her ne kadar az önceki ayetlerde Zikir’in Kuran dışında bir vahiy olmadığını gördüysek de bu geleneksel görüşün doğruluğunu bir kez daha -bu kez farklı bir açıdan- test edelim. Bunun için bu ayette geçen ifadenin (litubeyyine ifadesinin) anlamına bakmamızda fayda var.

 

  1. Penrice tarafından hazırlanmış ‘Kuran Sözlüğü’nde, ifade “açık olmak, aşikâr olmak” anlamında kullanılır.
  2. Steingass’ın hazırladığı sözlükte ifade “açık olmak”, Al Mawrid’in sözlüğünde “ortaya çıkarmak
  3. Al Asri’nin sözlüğünde “göstermek”,
  4. Hans Wehr’in sözlüğünde “açık olmak, görünür olmak, duyurmak” anlamlarında kullanılır.

 

Ayrıca ifadenin ne anlama geldiğini görmek için Kuran boyunca nasıl kullanıldığına bakmamız yeterli olacaktır. Bu ifade Âli İmran Suresi’nde (3:187) ve Maide Suresi’nde (5:15) “bir şeyi gizlemek; kendisine saklamak” terimlerinin karşıtı olarak kullanılmıştır.

 

“Allah, kendilerine kitap verilenlerden şu yolda söz almıştı: ‘Onu insanlara mutlaka açık-seçik bildireceksiniz, onu saklamayacaksınız.’ Ama onlar Kitap’ı sırtlarının gerisine attılar, basit bir ücret karşılığı onu sattılar. Ne kötü şey satın alıyorlar!”

(3 Ali İmran Suresi 187. Ayet)

 

“Ey Ehli kitap! Resulümüz size geldi. Kitap’tan saklamış olduklarınızın çoğunu size açıklıyor; çoğundan da geçiyor. Şu bir gerçek ki, size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir Kitap gelmiştir.”

(5 Maide Suresi 15. Ayet)

 

Son olarak ifadenin, Bakara Suresi’ndeki kullanılışını inceleyelim:

 

“Dinde baskı yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş, bozuk bilgiye dayalı sapıştan açık bir biçimde ayrılmıştır.”

(2 Bakara Suresi 256. Ayet)

 

Hem sözlüklerin hem de ayetlerin açıkça ortaya koyduğu gibi litubeyyine ifadesi, geleneksel yorumcuların iddia ettikleri gibi “ayrıntılı, detaylı” anlamına gelmez. Kelime Kuran boyunca “açık,” “gizli olmayan” ve “gizli tutulanın tersi” olarak kullanılmıştır. Bunun yanında yine bu bölümdeki ayetlerde gördüğümüz gibi “Zikir” Kuran dışında bir vahye karşılık gelmez. Bu durumda Allah, Nahl Suresi’nde (16:44) elçisine “Sana da bu hatırlatıcıyı  (Zikir’i) vahiy ettik  ki, kendilerine indirileni insanlara bildiresin  de  derin derin düşünebilsinler.” dediği zaman Kuran’ın sadece elçisi için değil tüm insanlık için indirildiğini anlatmaktadır. Elçiye düşen Zikir’i, yani Kuran’ı kendisine saklamamak, tüm insanlığa bildirmektir. Bu durum Maide Suresi’nde (5:67) daha açık bir biçimde ortaya konmuştur:

 

“Ey elçi! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Allah, inkâra batmış topluluğa kılavuzluk etmez.”

(5 Maide Suresi 67. Ayet)

 

Bu ayetin de belirttiği gibi Allah, elçisinden Kuran’ı kendisine saklamayıp insanlara iletmesini istiyor; onu Kuran dışı bilgilerle detaylandırmasını değil.

Peki Allah’ın Kitap’ı insanlara nasıl bildirilecektir? Elçi bu işi nasıl başaracaktır? Bu soruların cevabını bir sonraki bölümde bulabilirsiniz.

 

Kaynak: (Dini Anlamada) Kuran Yeter mi? – Kashif Ahmed Shehzada

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir